Nişanın Bozulması ve Manevi Tazminat

Günümüz yaşantısında, evliliğin bir önceki aşaması olan nişanlılığın hukuki tanımı, nişanlılığın kurulmasına kanunun yüklediği sonuçlar, nişanın bozulması ve tarafların hakları insanlar tarafından fazla bilinmemektedir. Her nişanlanma da evlilik ile sonuçlanmamaktadır. Biz bu makalemizde özellikle nişanın bozulması durumunda manevi tazminat konusunu ele alacağız.

Nişanlanma, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 118 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TMK Madde 118’ de: “Nişanlanma evlenme vaadiyle olur. Nişanlanma yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü ve kısıtlıyı bağlamaz.” denilerek nişanın tanımı yapılmıştır.

TMK Madde 119’da: “Nişanlılık evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez. Evlenmeden kaçınma hali için öngörülen cayma tazminatı veya ceza şartı dava edilemez; ancak yapılan ödemeler de geri istenemez.” denilerek nişan sözleşmesinin hukuki yaptırımları düzenlenmiştir.

TMK Madde 120’ de nişanın bozulması sebebi ile maddi tazminat isteminin hangi şartlar altında mümkün olduğu düzenlenmişken; TMK Madde 121 ise, nişanın bozulması sebebiyle uğranılan manevi tazminatı incelemiştir. Bu maddede: “Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir miktar para ödenmesini isteyebilir.” denilmek suretiyle manevi tazminat isteminin şartları düzenlenmiştir.

Manevi tazminat isteminin şartlarını açmak gerekirse;

  • Öncelikle belirtmek gerekir ki nişan kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Tek taraflı irade açıklamasıyla bozulabilir. Nişan bozma hakkından önceden vazgeçilemez. Nişan bozmadan dönülemez. Nişan bozmak için haklı bir sebebin varlığına gereksinim yoktur.
  • Nişanın bozulması sebebiyle kişilik hakkının zedelenmesi gerekir ve diğer tarafın kusurlu olması gerekir. Kusur ile zarar arasında da illiyet bağı olmalıdır. Yüksek Mahkeme bu konuda terk edilen eşin şeref ve namus duygularının yaralanmış olması, terk sebebiyle itibarının zedelenmiş olması gibi kıstaslara önem vermektedir. Unutulmamalıdır ki; terk edilen eşin nişanın bozulması sebebiyle sadece üzüntü duyması manevi tazminat talep etmek için yeterli değildir. Doğal olan zaten bozulan nişan dolayısı ile tarafların üzüntü duymasıdır. Aksi düşünce hayatın olağan akışına ters bir durumdur.
  • Manevi tazminat ödeme yükümlülüğü sadece nişanlanan taraflardadır. Yani nişanın bozulmasına sebebiyet veren nişanlının babasına ve annesine veya onlar gibi hareket edenlere karşı manevi tazminat davası açılamayacaktır.
  • Nişanın bozulması sebebiyle açılacak olan manevi tazminat davası, TMK Madde 123 gereği nişanın bozulmasından itibaren 1 yıllık zaman aşımı süresine tabidir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 06.07.2017 tarih 2016/21667 E. 2017/11157 K. sayılı kararında bu husustan bahsetmiştir:

4721 sayılı TMK. nun 121.maddesine göre, nişanın bozulması yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Bilindiği üzere; manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatla giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır.

Nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Bir kere nişanlandıktan sonra tazminat ödeme tehdidi altında bulunmak suretiyle evlenmeyi taraflar için zorunlu hale getirebilecek şekilde manevi tazminata hükmedilemez. Ancak nişanın bozulması nedeni ile fahiş bir zarar doğmuş ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir.

Somut olayda; davacı ile davalının aileleriyle birlikte nişan öncesinde alışverişe çıktıkları, alışveriş sonrasında davalının davacının fiziksel yapısından rahatsızlık duyduğuna dair mesajlar gönderdiği, davalının nişan töreni öncesinde davacının basenlerini kontrol edilmesine izin vermemesi halinde nişanın yapılmayacağının söylediği, davalının isteği üzerine bir sonraki gün kuaförde diğer davalı ile davalının kardeşi ….’ın davacının basenlerini kontrol ettikleri, bu olayların etkisinde kalan davacının aynı gün nişanı bozmak zorunda kaldığı, davalının davaranışlarının davacıyı küçük düşürücü, kişilik haklarına zarar verici nitelikte bulunduğu, davacının üzüntü duymasına eden olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu kapsamda davalının davacıya yönelik eylemleri sonucu manevi tazminatın yasal koşulları oluşmuştur. Sebepsiz zenginleşme teşkil etmeyecek, hakkaniyete uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde verilen kararın bozulması gerekmiştir.”

İlgili Yargıtay kararının tamamı aşağıda verilmiştir.

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2016/21667

K. 2017/11157

T. 6.7.2017

• MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Nişanın Bozulması Yüzünden Kişilik Hakları Saldırıya Uğrayan Tarafın Kusurlu Olan Diğer Taraftan Manevi Tazminat Olarak Uygun Miktarda Bir Para Ödenmesini İsteyebileceği – Davalıların Davacıya Yönelik Eylemleri Sonucu Manevi Tazminatın Yasal Koşullarının Oluştuğu )

• NİŞANIN BOZULMASI ( Davalıların Davranışlarının Davacıyı Küçük Düşürücü Kişilik Haklarına Zarar Verici Nitelikte Bulunduğu/Davacının Üzüntü Duymasına Neden Olduğunun Anlaşıldığı – Sebepsiz Zenginleşme Teşkil Etmeyecek Hakkaniyete Uygun Bir Tazminata Hükmedilmesi Gerektiği )

4721/m.121

ÖZET : Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davalıların davaranışlarının davacıyı küçük düşürücü, kişilik haklarına zarar verici nitelikte bulunduğu, davacının üzüntü duymasına neden olduğu anlaşılmakta olup, manevi tazminatın yasal koşulları oluştuğundan, sebepsiz zenginleşme teşkil etmeyecek, hakkaniyete uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu verilen karar isabetsizdir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı; davalıların davacıya nişan alışverişinde dar elbiseler giydirerek vücudunun düzgün olup olmadığını incelediklerini, basenleri olduğu gerekçesiyle eleştirdiklerini, davalının da mesaj yoluyla vücuduna ilişkin hakaretlerde bulunduğunu, sırf basenleri olduğu için yüzüğü atma teklifinde bulunduğunu, nişan günü davalıların davacının eteğini kaldırarak vücuduna tekrar baktığını, davacının ailesinin bu olaylar üzerine nişanı bozduğunu, davalıların davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden eylemleri nedeniyle nişanın bozulduğunu belirterek; 10.000 TL manevi, 500 TL maddi olmak üzere toplam 10.500 TL tazminatın haksız eylem tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar; davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

Mahkemece; nişanın sona ermesinde davalının yanı sıra davacının de kusurunun bulunduğu, manevi tazminatın şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı vekilinin, reddedilen manevi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının değerlendirilmesi sonucunda;

4721 sayılı TMK. nun 121.maddesine göre, nişanın bozulması yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Bilindiği üzere; manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatla giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır.

Nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz.Bir kere nişanlandıktan sonra tazminat ödeme tehdidi altında bulunmak suretiyle evlenmeyi taraflar için zorunlu hale getirebilecek şekilde manevi tazminata hükmedilemez. Ancak nişanın bozulması nedeni ile fahiş bir zarar doğmuş ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir.

Somut olayda; davacı ile davalının aileleriyle birlikte nişan öncesinde alışverişe çıktıkları, alışveriş sonrasında davalının davacının fiziksel yapısından rahatsızlık duyduğuna dair mesajlar gönderdiği, davalının nişan töreni öncesinde davacının basenlerini kontrol edilmesine izin vermemesi halinde nişanın yapılmayacağının söylediği, davalının isteği üzerine bir sonraki gün kuaförde diğer davalı ile davalının kardeşi Elif’in davacının basenlerini kontrol ettikleri, bu olayların etkisinde kalan davacının aynı gün nişanı bozmak zorunda kaldığı, davalının davaranışlarının davacıyı küçük düşürücü, kişilik haklarına zarar verici nitelikte bulunduğu, davacının üzüntü duymasına eden olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu kapsamda davalının davacıya yönelik eylemleri sonucu manevi tazminatın yasal koşulları oluşmuştur. Sebepsiz zenginleşme teşkil etmeyecek, hakkaniyete uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde verilen kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.07.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Benzer yazılar :

Trafik Kazaları – Güvence Hesabı

TRAFİK KAZALARINDA GÜVENCE HESABI NEDİR? GÜVENCE HESABININ AMACI NEDİR? Güvence hesabı, kapsamında bulunan zorunlu sigortaların sağladığı teminatlarla ilgili belirlenmiş olan birtakım hallerin...

İzale-i Şuyu Davasında Öncelikli Paylaşma Biçimi

İzale-i Şuyu davası paylı mülkiyete ya da elbirliği mülkiyetine dayalı taşınmazlar üzerinden ortaklığın giderilmesi için açılan bir davadır. Ortaklığın giderilmesi...

Kişinin Ölümü Halinde Bankadaki Paraları Üzerinde Mirasçıların Hakları

Şahısların ölümü ile birlikte miras yönünden pek çok sorun ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlardan biri de müteveffanın banka hesaplarında bulunan paranın...

TARIM ARAZİLERİNİN MİRAS YOLUYLA PAYLAŞTIRILMASI

Miras bırakanın ölümü ile miras bırakanın malları ve borçlarının toplamına “tereke” denir. Tereke, küllî halefiyet ilkesi gereği miras bırakanın ölümü ile...