Yurtdışındaki Türklerin Boşanması Avukatı

Yurt dışında yaşayan 5 milyonu aşkın Türk vatandaşı bulunmaktadır. Yurt dışında yaşayan Türklerin en çok yaşadıkları hukuki problemler aile hukuku, miras hukuku, gayrimenkul hukuku ve idare hukuku alanlarında baş göstermektedir. Belki de bunlardan en önemlisinin boşanma olduğunu söylemek pek de yanlış bir ifade olmayacaktır. Yabancılık unsuru taşıyan boşanma davaları, hem teorik açıdan, hem de uygulama açısından büyük önem arz etmektedir. Boşanma avukatı hizmeti almak için ziyaret edebilirsiniz.

Boşanma, tarafların iradelerine dayalı olarak kurdukları evlilik birliğini yine tarafların iradelerine dayalı olarak sona erdirmeleridir. Türkiye’de açılan boşanma davalarında, tarafların çekişmeli ve çekişmesiz olarak dava yoluna gidebilmekte olduğunu görmekteyiz. Ancak  yurt dışında evlenip daha sonra yine yetkili yurt dışı aile mahkemesinde boşanan eşler, söz konusu yabancı ülke mahkemesinden almış olduğu boşanma kararının Türkiye’de de geçerli olup olmadığına ilişkin birtakım sorunlar yaşamaktadır. Şöyle ki;

Her ülke bağımsızlık ve egemenlik erklerine dayanarak yargılama faaliyetlerini de kendileri yürütür. Bu sebeple; her ülkenin yargı organının verdiği kararlar da o ülkenin egemenlik sahası içerisinde hüküm doğurur. Buna bağlı olarak yurt dışında, yabancı mahkemelerce verilen boşanma kararları; Türkiye’de kendiliğinden geçerlilik kazanmayacak, hüküm ve sonuç ifade etmeyecektir.  Taraflar Türkiye’de halen evli görünüyor olacak ve bu da sorunları beraberinde getirecektir.

Yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, yabancı kararların tanınması ve tenfizi MÖHUK’ta düzenlenmiştir.

Kural olarak, yabancı mahkeme tarafından boşanma davalarına dair verilen bir kararın, Türkiye’de geçerlilik kazanabilmesi için tanıma, tenfiz davaları açılması gerekmektedir. Bu davalar Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki yetkili ve görevli mahkeme tarafından yerine getirilir.

ANCAK 2017 tarihli 690 sayılı KHK ile eklenen 27/A maddesi ile ilgili yabancı mahkeme kararının yurt dışında verilmiş boşanma, ayrılık ve evliliğin butlanına dair kararların yurt içindeki yetkili nüfus kütüğüne tescil edilmesi imkânı tanınmıştır.7 Şubat 2018 tarihinde yayımlanan “Yabancı Ülke Adlî Veya İdarî Makamlarınca Verilen Kararların Nüfus Kütüğüne Tescili Hakkında Yönetmelik” in uygulaması, Ankara İl Nüfus Müdürlüğü’nden başlamıştır.

Böylelikle; yabancı bir mahkemenin veya idari makamın verdiği boşanma kararı, Türkiye’de mahkemelerde tanıma davası açılmasına gerek kalmaksızın, kişilerin aile kütüklerine tescil edilebilecektir.

Ancak; tenfiz hükümleri (nafaka, velayet vb.) içeren kararlar için, yine Türk Mahkemeleri’ne başvurmak gerekecektir.

Başvuru esnasında tarafların;

-Yabancı ülke adli veya idari makamlarınca verilen kararla ilgili Türk Mahkemelerinde halen devam eden bir dava veya tanımanın Türk Mahkemelerince evvelce reddedildiğine dair bir karar bulunmadığını yazılı olarak beyan etmeleri

-Dış temsilcilik tarafından düzenlenen yazılı başvuru formunu doldurmaları ve bu forma;

  • Aile kütüğüne tescili talep edilen usulüne göre onaylanmış kararınaslı ile noter veya dış temsilcilik tarafından onaylanmış veya ilgili ülkenin yetkili makamı tarafından Apostil şerhi tatbik edilerek onaylanmış Türkçe tercümesi,
  • Adli veya idari makam kararında kesinleşme şerhi yok ise kararın verildiği ülke kanunlarına göre kesinleştiğine dair onaylanmış belge veya yazınınaslı ile noter veya dış temsilcilik tarafından onaylanmış veya ilgili ülkenin yetkili makamı tarafından Apostil şerhi tatbik edilerek onaylanmış Türkçe tercümesi,
  • Kimlik veya pasaport fotokopileri, taraflardan biri yabancı ise kimlik veya pasaportların noter tasdikli Türkçe tercümeleri,
  • Vekil aracılığı ile yapılacak müracaatlardanoter tarafından düzenlenen fotoğraflı özel vekâletnamenin aslı veya onaylanmış aslına uygun örneğini eklemeleri gerekmektedir.

Belgelerde eksiklik olması halinde, taraflara 90 gün ek süre verilecektir.

Görüleceği üzere, yukarıda bahsedilen düzenleme getirilmeden önce, tanıma ve tenfiz talep eden kişilerin mutlaka Türk yargı organlarına başvurması gerekmekteydi. Mevcut düzenlemeye göre ise, tarafların birlikte hareket etmesi ve sayılan diğer koşulların sağlanması halinde doğrudan yetkili nüfus müdürlüğüne tescil talep edilinebilinecektir.

Bu düzenleme her ne kadar uygulamada pratiklik sağlamış olsa da beraberinde birçok problemi de getirecek niteliktedir. Tanıma ve tenfiz için aranan şartların sağlanıp sağlanmadığını, nüfus müdürlüklerinin sağlıklı değerlendirmesi her zaman için mümkün olamayacaktır. Örneğin, yabancı bir mahkemeden verilmiş olan kararın o ülke hukukuna göre kesinleşmiş olduğunun tespiti, farklı hukuk sistemleri olduğu da dikkate alınarak nüfus müdürlüğü tarafından tespit edilmesi uzun bir süre alabilir ya da hatalı olarak tespit edilebilir

Yine kamu düzenine aykırılığın tespiti de ancak ve ancak yargı makamları tarafından takdir edilebilecek bir hususken nüfus müdürlüklerine tanınan bu yetkinin, hukuki olarak sağlıklı sonuçlar meydana getiremeyecek olması muhtemeldir.

Tanıma ve Tenfiz İçin Gereken Şartlar

Yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, yabancı kararların tanınması ve tenfizi konularında uygulanacak olan MÖHUK’a göre; yabancı mahkeme kararlarının, Türk yargısında da geçerli bir mahkeme kararı hükmünde olabilmesi için gerekli şartlar şunlardır:

  1. Yabancı mahkeme tarafından hukuk davalarına dair verilmiş bir karar mevcut olmalıdır.
  2. Bu yabancı mahkeme kararı, verildiği ülkenin hukukuna göre kesinleşmişbulunmalıdır.
  3. Kamu düzenine açıkça aykırılık bulunmamalıdır
  4. Tanıma ve tenfizi istenen ilamı veren ülke ile karşılılığınbulunması lazımdır.
  5. Dürüstlük kuralına aykırı şekilde başvuru hakkı kullanılmamalıdır.

Tanıma ve Tenfiz Nedir?

Tanıma ve tenfiz davaları her ne kadar birbirleri ile yakın ilişkili ve benzer gibi görülse de aslında birbirinden bağımsız iki farklı davadır.

Tanıma Davası: Yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınması, kararın kesin hüküm gücünün Türkiye’yi de kapsaması anlamına gelir. Nitekim yabancı ülke mahkemesinde verilen boşanma kararı hükmünün sadece ülkemizdeki nüfus müdürlüklerinde geçerli olabilmesi ve medeni durum halinin değişikliği için yetkili aile mahkemesinde tanıma davasının açılması yeterli görülmektedir. Mahkemenin bu belgeyi kesin delil olarak kabul edebilmesi ve tanımaya karar vermesi için şu şartları taşıması gerekir.

  • İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması
  • Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.
  • Kendisine karşı tenfiz istenen kişi, hükmü veren mahkemenin, kişinin haklarını ihlal edilerek verdiğinden bahisle tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.

Bu şartları ihtiva eden belge, yetkili mahkeme tarafından tanındığı takdirde, taraflar yabancı ülke mahkemesinin verdiği kararın kesinleştiği tarihte boşanmış sayılacaklardır.

Tenfiz Davası: Yabancı bir mahkemece verilen boşanma kararının tenfizi denildiğinde ise onun Türkiye’de icra edilebilirliği kastedilmektedir. Tenfiz kararı tanımadan farklı olarak ilamın Türkiye’de yerine getirilmesini mümkün kılmaktadır. Örneğin yabancı mahkemece verilen boşanma kararında nafaka ve tazminata ilişkin hükümler varsa ilamın bu kısımlarının Türkiye’de infazı tenfiz kararı ile mümkün olabilmektedir.

Tanıma ve tenfiz davaları, ülkemizde aile hukuku kapsamı içine alındığından yetkili Aile Mahkemeleri tarafından görülmektedir. Öte yabancı mahkemelerde alınan boşanma kararının tanınması ve tenfizinde görevli aile mahkemesi bulunamaması durumunda devreye Asliye Hukuk Mahkemeleri girmektedir.

Yurtdışı mahkemelerinden alınmış mahkeme kararlarının; doğrudan tarafları tanıma ve tenfiz talebinde bulunabileceği gibi, tarafların vefat etmesi halinde mirasçıları da bu talebi iletmek amacıyla dava açabilirler.  Seçilecek mahkemenin bulunduğu il olarak ikamet edilen il seçilse de tarafların yurt dışında bulunması halinde davalar İstanbul, Ankara ve İzmir’de açılabilmektedir. Tenfiz avukatı hakkında detaylı bilgi için sayfıımızı ziyaret edebilirsiniz.

Tanıma ve Tenfiz için Gerekli Belgeler

  • Yabancı mahkeme kararının(boşanma kararı) aslı
  • Yabancı mahkemenin boşanma kararının kesinleşmiş olduğunu gösterir şerh veya belge ve apostille
  • Yabancı mahkemenin vermiş olduğu boşanma kararının Türkçe’ ye yeminli tercüman tarafından tercüme edilmesi ve bu tercümenin Noter veya Konsolosluktan onaylatılması
  • Pasaport ve nüfus cüzdanı fotokopisi
  • Avukata vekâlet verilecek ise resimli boşanma vekâletnamesi ve vekâletnamede ‘’yurtdışında verilmiş boşanma kararına ilişkin tanıma ve tenfiz davası açmaya yetki’’

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

Esas 2010/15094 Karar 2011/4618  15.03.2011  2675 Sa.Ka.37

Yabancı Mahkeme boşanma ilamının tenfizi talebini muhtevi dilekçeye, yabancı mahkeme İlamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı ve onanmış tercümesi ile ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi zorunludur.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ KARARI

Davacı vekili tarafından açılan davada Almanya-Alfeld (Lein) Sulh Mahkemesinin 8/9/2005 tarih ve 6F 366/04 S sayılı boşanma kararının tenfizine karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır

Hüküm tarihinde yürürlükte olan 2675 sayılı Milletler arası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun 37. Maddesinde tenfiz dilekçesine eklenecek belgeler belirtilmiş olup, bu hükme göre yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış tercümesi ile ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin dilekçeye eklenmesi zorunlu olduğu halde, bu hususlara uyulmayarak FOTOKOPİ İLE yetinilmesi de doğru bulunmamıştır.

SONUÇ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere ( BOZULMASINA ), oy birliğiyle karar verildi.  

MİRAS

Yurtdışında yaşayan vatandaşların karşılaşmış olduğu diğer bir sorun da; kişilerin vefat etmesi durumunda, Türkiye’den mirasın alınabilmesidir. Türkiye’den mirasın alınabilmesi için belli prosedürlerin yerine getirilmesi ve veraset ilamının alınması gerekecektir.

Boşanmada bahsettiğimiz üzere Milletlerarası Özel Hukuk alanında, yurt dışında gerçekleşmiş davaların ve işlemlerin Türkiye’de tanınması belli şartlar sağlandığında mümkün kılınmıştır. Bu şartlardan en önemlisi Türk Mahkemelerinin söz konusu olayda yetkisinin bulunmamış olmasıdır.

Murisin bıraktığı miras bir taşınır mal ya da para alacağı ise, veraset ilamı yabancı ülkeden talep edilebilecek ve verilen bu belge mirasın alınması için Türkiye’de kabul edilecektir.

Ancak  “Türkiye’de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır “ hükmüyle MÖHUK, Türk mahkemelerine münhasır bir yetki tanımıştır. Verilen bu münhasır yetki nedeniyle mirasçılık belgesi ve veraset ilamının Türkiye’de tanınması mümkün olmayacak mirasçılık işlemlerinin gerçekleştirilebilmesi için bu belgelerin Türkiye’den alınması gerekecektir.

MİRASIN REDDİ

Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak kazanırlar. Malvarlığı ve alacak hakları bulunabileceği gibi, borca batık bir tereke olarak da karşımıza çıkabilir. Böyle durumlarda, mirasçıların mirası reddetmesi söz konusu olmaktadır.  Mirasın reddi işlemi yapılırken de yabancı memleketlerdeki usulün takip edilmesi gerekecektir.

Ölüme bağlı tasarruflarla ilgili işlemlerde murisin milli hukukunun uygulanacağı Milletlerarası Özel Hukukta belirtilmiştir. Bu işlem için tereke mahkemesi olarak adlandırılan yerdeki mahkeme yetkili olacaktır. Görevli mahkeme ise Sulh Hukuk Mahkemesidir.

GAYRİMENKUL

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’de gerek yatırım amacıyla aldıkları, gerekse mirasçı sıfatıyla sahip oldukları gayrimenkuller bulunmaktadır. Sıkça karşılaşılan ve dava açma gerekliliğini de beraberinde getiren bu problemlerden bazıları ise şöyledir:

  • Tapu Kayıtlarında Düzeltme Davaları: Tapu kayıtlarında yer alan isim, soy isim vb. yazım hatası gibi yanlışlıklar gayrimenkuller üzerinde işlem yapmayı imkânsız hale getirebilmektedir. Dava yoluyla hatalı olan kayıtların düzeltilebilmesi mümkündür.
  • Haksız İşgalin Önlenmesi ve Ecrimisil Davaları: Yurt dışında yaşayan vatandaşların uzun süreler boyunca ülkeye gelememeleri halinde kendilerine ait ya da kendilerine intikal etmemiş olsa da miras kalmış taşınmazlarının, hak sahibi olmayan üçüncü kişiler tarafından işgal edilmesi sıkça karşılaşılan bir durumdur. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın, özellikle de uzun süredir Türkiye’ye gelememiş olan kişilerin boş arazilerine haksız olarak ev yapılması, arazinin sair şekillerde kullanılması sorunların başında gelmektedir. Hak sahibi olmayan üçüncü kişiler tarafından yapılan işgalin ve haklarına tecavüzün sonlandırılması için müdahalenin meni davası açılması gerekmektedir. Taşınmazı haksız olarak kullanan kişi de, meydana gelen haksız işgal ile ilgili olarak mal sahibine ecrimisil adında bir tazminat ödemekle yükümlüdür.
  • Kira Davaları:  Kiraya verdikleri taşınmazlar ile ilgili olarak; kiracılarla bir ihtilaf yaşanması halinde yurt dışında bulunan kişinin, Türkiye’deki kiracıya müdahalesi oldukça kısıtlanmış durumdadır. Bu nedenle kira ilişkisine ilişkin davaların bir avukat marifeti ile takibi neredeyse zorunludur diyebiliriz. Özellikle kira bedelini ödemeyen kiracılara karşı kira tahsili ve tahliye davaları hukuki uzmanlık gerektirmekte olup bu konularda bir avukattan yardım alınması oldukça önemlidir.
  • Mirastan Mal Kaçırma Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası: Miras bırakan kişi, sağlığında bilerek ya da bilmeyerek mirasçılar arasında adaletsizlik yaratacak bir gayrimenkul devri yaptıysa bu işlem belirli şartlar dâhilinde iptal edilerek geriye döndürülebilir. Bu dava türü de yurt dışında yaşayan vatandaşların sıkça başvurduğu bir dava türüdür.
  • Ortaklığın Giderilmesi Davası: Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşına bir taşınmaz miras kalması halinde çoğu zaman diğer hissedarlar ile bir iletişimsizlik ve anlaşmazlık hali doğmaktadır. İzale-i Şuyu olarak da bilinen bu dava ile herhangi bir paydaş, taşınır veya taşınmaz maldaki ortaklığa son verilerek ortaklığın bitirilmesini talep edebilir. Taşınmazın satılarak parasının hisseler oranında paylaştırılması mümkün olabileceği gibi, taşınmazın fiili olarak paylaştırılması şeklinde de olabilecektir. 

EMEKLİLİK

3201 sayılı Kanunla yurtdışında çalışan veya ev hanımı olan Türk vatandaşlarına, yurtdışında geçen sürelerini belgelemek suretiyle geriye dönük borçlanma yolu ile Türkiye’ den emeklilik hakkı tanınmıştır. Bu sürelerin ister bir kısmını ister tamamını borçlanarak, emeklilik şartları sağlanması halinde yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız Türkiye’ den de emekli olabilmektedir.

Borçlanma kapsamındaki süreler, Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin (Mavi Kartlılar) 18 yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurtdışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreler arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile “ ev kadını” olarak geçirilen sürelerdir.

Yurtdışında ikamet eden kadınların medeni haline bakılmaksızın, sigortalılık süreleri dışında yurtdışında geçirdikleri sürelerin diledikleri kadarını “ev hanımı” olarak yurtdışı emeklilik işlemleri için borçlanabilirler. Erkekler ise sadece yurtdışında çalışarak geçirdikleri süreleri ve bu çalışma süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik sürelerini yurtdışı borçlanmasında değerlendirme imkânından yararlanabilirler.

Yurt dışı borçlanmasında yararlanabilmek için

  • Türk vatandaşı olmak: İlgilinin, borçlanmak istediği sürelerde ve yazılı başvuru tarihi itibariyle Türk vatandaşı olması gerekmektedir.
  • Belirli nitelikte yurtdışı süreleri bulunmak: Yurt dışında geçen sigortalılık süreleri, sigortalılık sürelerinin arasında veya sonunda bir yıla kadar işsizlik süreleri ve ev kadınlığında geçen süreler borçlanma kapsamında değerlendirilmektedir.
  • Hizmetlerini belgelendirmek: Borçlanma yapmak isteyen kişilerin durumlarına uygun olan belgelerin asıllarını, Sosyal Güvenlik Kurumuna ibraz etmeleri gerekmektedir.
  • Yazılı istekte bulunmak: İlgililer, yurt dışında geçen çalışma veya ev kadınlığı sürelerinin borçlandırılmasına ilişkin yazılı taleplerine dair dilekçelerini, usulüne göre doldurulup imzalandıktan sonra doğrudan ya da posta yolu ile Sosyal Güvenlik Kurumunun ilgili ünitesine ulaştırılması gerekmektedir. 

Yurtdışı Aylık Bağlanması Şartları Nelerdir?

  • Yurda kesin dönüş yapılmış olması
  • Kurum tarafından tahakkuk ettirilen borcun tamamının ödenmiş olması
  • Borcun tamamının ödenmesinden sonra yazılı istekte bulunması gerekmektedir.

Yurtdışı borçlanmasına başvuran vatandaşlarımızın Türkiye’ de Sosyal Güvenlik Kurumu’na bağlı çalışması bulunuyorsa en son tabi olduğu Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne; çalışması bulunmuyorsa Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulunmaları gerekir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tahakkuk ettirilen prim borcunun tamamı, tebliğ tarihinden itibaren üç ay içerisinde Türk Lirası olarak ödenmelidir, aksi halde borçlanma işlemi iptal edilir.

Bu gönderiyi paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir