Trafik Kazası Nedeni İle Yaşanan Psikolojik ve Psikiyatrik Rahatsızlıklar Maddi Tazminat Kapsamında mıdır?

Trafik kazaları nedeni ile mağdurlar, sürekli ve geçici olmak üzere farklı şekillerde bedensel zarara uğramaktadırlar. Kişiler, bedensel zararlar sebebi ile maddi ve manevi olarak zarara uğramakta olup, bu zararların tazmini amacı ile hem maddi hem de manevi tazminat davaları açılabilmektedir. Trafik kazası sonucunda yaralanan kişilerin hak kazandıkları tazminat miktarlarının belirlenebilmesi amacı ile maluliyetlerine ilişkin olarak sigorta şirketine başvuru aşamasında belirli hastanelerden, dava aşamasında ise Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekmeketedir.

Tazminata konu miktarın belirlenebilmesinde en önemli ölçütlerden biri olan maluliyet oranının hesaplanması esnasında göz önünde bulundurulması gereken unsurların değerlendirmeye tabi tutulup tutulmadığının dikkatle incelenmesi gerekmektedir.

Trafik kazası sonucunda kişinin bedensel zararları kapsamında değerlendirilmesi gereken bir husus da psikolojik olarak maruz kaldığı zararlardır. Kişinin geçirmiş olduğu kaza nedeni ile psikolojik ve psikiyatrik olarak uzun süreler tedavi görmesinin ve kalıcı olarak bu rahatsızlıklar ile yaşamasının gerektiği durumlar ortaya çıkmaktadır.

Söz konusu psikolojik rahatsızlıklar ve tedaviler, kişinin hem geçici hem de kalıcı iş göremezlik hesabı yapılırken göz önünde bulundurulmalıdır. Alınan Özürlü Sağlık Kurulu Raporunda ya da Ali Tıp Kurumu tarafından verilen maluliyet raporlarında, kişinin psikolojik ve psikiyatrik olarak uğradığı zararlarında kapsam dahilinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu değerlendirme yapılırken, kişinin manevi tazminat sebepleri ve yukarıda bahsetmiş olduğumuz şekilde uğradığı psikolojik/psikiyatrik zararlar ve hastalıklar birbirine karıştırılmamalıdır.

Kişinin psikolojik olarak görmüş olduğu zarar neticesinde tedavi görmesi ve bu durumun doktor raporları ile belgelenip, kişinin geçici ve sürekli maluliyet hesabında değerlendirmeye tabii tutulması gerektiği gözetilmelidir. Bu husus ölçülebilir ve kanıtlanabilirdir.

Manevi tazminat ise, hakimin takdirini içermekte ve daha soyut veriler ile iddia olunarak  kanıtlama yükümlülüğü vermemektedir.

Konu ile ilgili olarak; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 31.01.2017 tarih ve 2014/16657 E.-2017/817 K. sayılı kararında; “Davacı vekili, müvekkilinin 06/07/2009 günü 51 EE 693 plaka sayılı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada 51 AL 549 plakalı otomobille çarpışması sonucu meydana gelen kaza sonrasında kafatasında çökme kırığı oluşması neticesinde yaralandığını, müvekkilinin psikolojik tedavisinin halen devam ettiğini belirterek 12.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir…….

….Davacı vekilince, müvekkili için Niğde Devlet Hastanesi tarafından tanzim edilen sağlık kurulu raporunda davacıya kaza sonrası post travmatik stres bozukluğu tanısı konulduğu ve %25 oranında özürlü olduğunun bildirildiği ileri sürülmüş, yargılama aşamasında alınan Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu'nun 08.10.2012 tarihli raporunda, davacının kafatasındaki çökmenin düzelmiş olduğu ve maluliyeti olmayıp dört ayda iyileşeceği belirtilmiştir. Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporunda davacı psikyatrik açıdan değerlendirilmemiş olup ATK heyetinde psikyatri uzmanı da bulunmamaktadır. Davacı vekili temyiz dilekçesinde, ATK'ya başvuruları üzerine ATK Başkanlığı Bilgi Edinme Bürosunun 31.03.2014 tarih 141 sayılı yazısı ile davacının psikyatrik rahatsızlığı yönünden değerlendirme yapılmadığının bildirildiğini belirtmiştir.

Her ne kadar Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu'nun 08.10.2012 tarihli raporunda Çalışma ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinin esas alındığı ve davacının maluliyeti olmadığı belirtilmiş ise de; dosyada bulunan davacıya %25 oranında maluliyet oranı veren 12.01.2011 tarihli özürlü sağlık kurulu raporu arasında açıkça çelişki bulunması karşısında mahkemece yapılacak iş, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan, davacının maluliyet durumuna ilişkin Yönetmeliğe (Tüzüğe) uygun yeni bir rapor alınarak, raporlar arasındaki çelişki giderildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi iken, çelişki giderilmeksizin 08.10.2012 tarihli rapora itibar edilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” denilmektedir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 25.03.2014 tarih ve 2013/3388 E.-2014/4304 K. sayılı kararında; “Dava trafik kazası sonucu yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili davacının yaralanması nedeniyle sürekli işgöremezliği bulunduğunu, çalıştığı kurumda posta dağıtıcısı iken hizmetli kadrosuna geçtiğini, daha az maaş aldığını belirtmiştir. Mahkemece davacının maluliyetinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmış davacının fonksiyonel ve psikopatolojik araz bırakmadan iyileştiği belirtilmiş, davacı vekili davacıya ait daha önce alınan raporların değerlendirilmediğini, davacının psikolojik rahatsızlıkları olduğunu savunmuş, mahkemece davacının sürekli işgöremezlik durumunun bulunmadığı gerekçesi ile maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Dosyada mevcut Osmangazi Üniversitesi’nden alınan sağlık kurulu raporları, PTT Genel Müdürlüğü yazılarına göre davacının kaza nedeniyle psikolojik rahatsızlıkları, bulunduğu bu nedenle iş değişikliği yapıldığı belirtilmiştir. Mahkemece davacının itirazları da dikkate alınarak davacının kaza nedeniyle sürekli iş göremezliği bulunup bulunmadığının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu genişletilmiş uzmanlar kurulundan davacıya ait diğer raporlar da değerlendirilerek ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.” denilmektedir.

Görüldüğü üzere, kişinin maluliyet durumuna ilişkin yapılacak araştırma ve değerlendirmelerde, psikiyatrik ve psikolojik olarak uğradığı zararların da maluliyet kapsamında değerlendirme altına alınması gerekmektedir. Söz konusu hususun değerlendirme dışı bırakılması, maluliyet açısından eksik inceleme yapılmasına ve maddi tazminatın eksik hesaplanmasına yol açacaktır.

Benzer yazılar :

İş Sağlığı Ve Güvenliği Önlemlerinin Alınmaması Halinde İşçinin Çalışmaktan Kaçınma Ve Haklı Nedenle Fesih Hakkı

İşverenin, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma zorunluluğu, işverenin gözetim yükümlülüğünden kaynaklanır. Başka bir anlatımla, işveren, işçinin kişilik hakları...

Kreşte kaybolan çocuk için tazminat ödenmelidir

Günümüz koşullarında yoğun iş temposunda çalışan anne, babaların imdadına çocuklarının güvenli bir şekilde bakımı ve gözetimi için özel kreşler yetişiyor....

Hacizden dolayı istihkak davası

Hukukumuzda farklı alanlarda yansıması olan istihkak davası genel olarak miras hukuku ve icra iflas hukukunda karşımıza çıkmaktadır. Bu yazımızda hacizden...

Ticari Satışlarda Malın Ayıplı Çıkması ve Ayıp İhbar Süresi

Ayıp kavramı, satış veya trampa konusu malda bulunması gereken veya vaadedilen niteliklerin bulunmamasını ifade eder. Örneğin, satılan arabanın motorunda...