Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması – Tazmini (5233 Sayılı Kanun)

17 Temmuz 2004 tarihinde 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında kanun kabul edilmiştir. Bu kanunun 17. Maddesine dayanılarak çıkarılan yönetmelik de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Adı geçen kanunla devletin terörle mücadele kapsamında yürüttüğü faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin zararlarının devletin bir kusuru olmasa bile, yasa koyucu tarafından sulh yoluyla karşılanabilmesi için özel bir usul getirilmiştir. 5233 sayılı yasada sadece maddi zararlar düzenlenmiştir ancak manevi zararların istenemeyeceği yönünde bir sınırlama mevcut değildir. Yasada terör eylemlerinden doğan manevi zararların idareden talep edilemeyeceği yönünde bir hüküm bulunmamakla birlikte 12. Maddesinde “sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır” denilerek Anayasanın 125. Maddesine (“ İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” ) paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir.

Danıştay 15. Hukuk Dairesinin 2016/2465 E. 2016/3695 K. Sayılı 23.05.2016 tarihli kararında sulh yolunun nasıl uygulanacağı ve bu sulhnamenin bağlayıcılığı şu şekilde açıklanmıştır;

“5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un 12. maddesiyle, Kanun kapsamındaki maddi zararların sulhen karşılanması için özel bir usul öngörülmüştür. Buna göre, Kanunda belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirmeye tâbi tutulmakta ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde saptanan zararın ödenmesine karar verilerek bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisinin sulhname tasarısını kabul etmesi halinde, bu tasarının kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanacağı belirtilmiş, maddenin son fıkrasında da sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.

Anılan 12. maddenin gerekçesinde ise "… Hukukumuzda feragat, kabul ve sulh gibi işlemler, görülmekte olan davaları sona erdiren işlemlerdir. Sulh işlemi, dava öncesi yapılmışsa dava açılmasını engelleyici özelliktedir. Sulh işlemine rağmen dava açılırsa bu durum itiraz olarak ileri sürülebilir ve dava ortadan kaldırılır. Böylece dostane bir çözüm şekli olan sulh bağlayıcı niteliktedir." şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.

5233 Sayılı Kanun'un yukarda aktarılan amacı, gerekçesi ve 12. madde metninin birlikte değerlendirilmesinden; sulhnamenin imzalanmasından sonra dava açılmasına hukuki olanak bulunmamaktadır. “

BAŞVURUNUN SÜRESİ VE ŞEKLİ

Zarar tespit komisyonları valiliğe yapılacak başvurudan itibaren 10 gün içinde ilgili ilde kurulur. Zarar tespit komisyonu ilgili kanun kapsamına giren bir zararın meydana gelip gelmediğini tespit eder ve belirlenen ödeme miktar üzerinden bir sulhname tasarısı hazırlar bu tasarı ilgilisine tebliğ edilir. İlgilin sulhnameye onay vermesi halinde yargı yoluna gidilmeden uyuşmazlık çözülmüş olur. Sulhname tasarısının kabul edilmemesi halinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenir.

5233 sayılı kanunda süreye ilişkin özel bir düzenleme getirilmiştir. Zarar gören veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren 60 gün içinde ve her halde olayın meydana geldiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde başvurmaları gerekmektedir.

Başvuru zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine yapılmalıdır. Bu süre geçirildikten sonra yapılacak başvurular kabul edilmez. İlgili valilik dışında farklı bir yere yapılan başvuru ( farklı valilik, kaymakamlık, bakanlıklar, ilgili kamu kurum ve kuruluşları) ilgili valiliğe gönderilecektir. Başvurunun yapılması halinde dava açma süresi durur.

SULH YOLU İLE KARŞILANACAK ZARARLAR

5233 sayılı Kanunda sulh yolu ile karşılanacak zararlar aşağıdaki gibidir;

 MADDE 7. – Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar şunlardır:

a) Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar.

b) Yaralanma, sakatlanma ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.

c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar.

Danıştay 10. Dairesi’nin 2008/4141 E. 2008/9584 K. Sayılı 30.12.2008 tarihli kararı

“5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla yürürlüğe konulmuş olup; bu amaç, anılan Yasanın genel gerekçesinde “Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. … Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakârlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. … İdarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bu zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanmasını kabul eden objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlarla da kabul edilmiştir. …….

…..Anılan Yasada, aktarılan kapsamdaki maddi zararların sulhen karşılanması için özel bir usul öngörülmüştür. Buna göre, Yasada belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirmeye tâbi tutulmakta ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde saptanan zararın ödenmesine karar verilerek bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Yasanın 12. maddesinde, bu davet yazısında, hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere 30 gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiğinin, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağının ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğunun belirtileceği; davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisinin sulhname tasarısını kabul etmesi halinde, bu tasarının kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanacağı; sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hâllerinde uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneğinin ilgiliye gönderileceği; sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarının saklı olduğu hükme bağlanmıştır. ….

….5233 sayılı Yasanın yukarıda aktarılan amacı, gerekçesi ve 12. madde metninin birlikte değerlendirilmesinden; sulhnamenin imzalanmasından sonra dava açılmasına hukuken olanak bulunmadığı, bununla birlikte düzenlenen sulhnamelerin, komisyonca kabul edilen zarar miktarı ve kalemiyle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, başvuranın zararını kalemler halinde ayırarak talep etmesi ve bu talebin kısmen kabulü halinde, sulhnamenin de yalnızca komisyonca karşılanmasına karar verilen kalemleri içermesi, açıkça veya zımnen reddedilen kalemleri kapsamaması nedeniyle sulhname kapsamı dışında tutulan zarar kalemleri için ilgilinin dava açma hakkının saklı bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının ikamet ettiği Ağrı İli, Merkez İlçesi, Dumanlı ( Akdana ) Köyü'nde 15.7.1994 ve 24.7.1994 tarihlerinde meydana gelen olaylar sonrası jandarma karakol komutanlığınca düzenlenen olay yeri tespit tutanaklarında, söz konusu tarihlerde terör örgütü mensuplarınca yapılan baskın sonucunda, davacıya ait 3 araba otun yandığının ve 4 adet büyükbaş hayvanın telef olduğunun belirlendiği; 5233 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi üzerine davacının büyükbaş hayvanlarının telef olduğu, otlarının yandığı, evinin zarar gördüğü ve bu olaylardan sonra güvenlik kaygısı nedeniyle köyden göç ederek 5 yıl süreyle malvarlığına ulaşamadığı iddialarıyla uğradığı zararın tazmini istemiyle davalı idareye başvurduğu, bu başvuru üzerine komisyon tarafından, davacıya, zarara uğrayan evi, ot yığınları ve telef olan büyükbaş hayvanları karşılığı 6.550 YTL ödeme yapılması, taşınmazlarına ulaşamadığına ilişkin iddiasının ise, köyde ikamet edenlerin bulunması nedeniyle sübuta ermediği yolundaki dava konusu işlemin tesis edildiği; bu işlem üzerine anılan Yasanın 12. maddesi gereğince hazırlanan ve “davalı idarece davacıya nakden 6.550YTL ödeneceği, davacının da komisyonun tespitine esas olayla ilgili olarak uğradığı zararının tamamının karşılanmış olduğu” hususlarını içeren sulhnamenin taraflarca imzalandığıİ; bundan sonra davacı tarafından, 5 yıl süreyle malvarlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığı zarara ilişkin isteminin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, söz konusu işlemin malvarlığına ulaşamaması nedeniyle uğradığı zarara ilişkin kısmının iptali ile bu zarar karşılığı 10.000 YTL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; dava konusu olayda, komisyon tarafından, davacının başvurusunda yer alan 4 zarar kaleminden ( 4 adet büyükbaş hayvanının telef olması, 3 araba otunun yanması, evinin zarar görmesi ve 5 yıl süreyle malvarlığına ulaşamaması ) sadece 3 tanesinin varlığının ( 4 adet büyükbaş hayvanının telef olması, 3 araba otunun yanması, evinin zarar görmesi ) kabul edilmesi sonucu ödenmesine karar verilen ve sulhnameye bağlanan 6.550 YTL'nin, sadece bu 3 kaleme ilişkin uyuşmazlığı çözümlemiş olduğunun; dolayısıyla davacının, komisyonca reddedilen diğer istemine yönelik olarak dava açma hakkının saklı bulunduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu nedenle, İdare Mahkemesince, sulhnamenin imzalanması suretiyle uyuşmazlığın esastan çözümlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmemektedir. “

Kaynakça

AVCI, Adem “Terör Eylemlerinden Dolayı İdarenin Sorumluluğu” 1.Baskı,Seçkin Yayınları ANKARA

Benzer yazılar :

Taahhüdü İhlal Suçu Ve Unsurları

Taahhüdü ihlal suçu İcra İflas Kanunu madde 111’ de düzenlenmiştir. TAAHHÜT SÖZLEŞMESİ NEDİR ? Taahhüt sözleşmesi, alacaklı ve borçlunun bir araya...

Fahiş Miktarda Düzenlenen İştirak Nafakası İstinaf/Temyiz Edilebilir

Türk Medeni Kanunu’muzun 182/2. maddesine göre; "Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim...

Resmi Nikahı Bulunmayanların Tazminat Hakkı Var mıdır?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 118 ve 201 maddeleri arasında düzenlenen aile hukuku, resmi nikahla evlilik bağı kurulmuş kişiler için...

Trafik Kazası Nedeni İle Yaşanan Psikolojik ve Psikiyatrik Rahatsızlıklar Maddi Tazminat Kapsamında mıdır?

Trafik kazaları nedeni ile mağdurlar, sürekli ve geçici olmak üzere farklı şekillerde bedensel zarara uğramaktadırlar. Kişiler, bedensel zararlar sebebi ile...