Meslek Lisesi Öğrencisi Staj Yaparken Ölür/Sakat Kalırsa İş Kazası Sayılır Mı?

3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununda "Öğrenci"; işletmelerde, mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında örgün eğitim görenler şeklinde tanımlanmıştır. "İşletmelerde Mesleki Eğitim", mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumları öğrencilerinin beceri eğitimlerini işletmelerde, teorik eğitimlerini ise mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında veya işletme veya kurumlarca tesis edilen eğitim birimlerinde yaptıkları eğitim uygulamalarını tanımlar. “İşletme” ise mal ve hizmet üreten kamu ve özel kurum, kuruluş ve işyerlerini tanımlar. 
 

5510 Sayılı Kanuna göre öğrenciler Mesleki Eğitim Kanununda Belirtilen işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler hakkında iş kazası ve meslek hastalığı sigortası uygulanır. Mesleki eğitime ya da staja başladıkları tarihten itibaren sigortalılık başlar. Sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalı işe giriş bildirgesi ile Millî Eğitim Bakanlığı veya bu öğrencilerin eğitim gördükleri okulları tarafından e-bildirge ile SGK bildirmekle yükümlüdürler. Sigortalılıkları eğitim veya öğretimlerinin/staj sürelerinin bittiği tarihten itibaren de sona ermiş olmaktadır.

İş Kazası Kavramı: 
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, 
b) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, 
c) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır. 
İşveren tarafından iş kazasının bildirilmesi zorunludur.
Genelde Meslek lisesinde okuyan ve mesleki eğitime tabi tutulan öğrenciler staj yaparken İş Kazasına işyerinde bulundukları sırada uğrarlar ya da staj yapacakları günlerde işyerine gelip giderken işverence sağlanan bir taşıtla kazaya uğramaları söz konusu olabilir. 
İşte bu durumlarda staj yapan öğrenciler iş kazasına uğramak suretiyle bedenen ya da ruhsal anlamda bir özre uğramaları halinde iş kazası kavramı ortaya çıkıyor. 

T.C YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ E. 1992/1888 K. 1993/9625 T. 20.9.1993

Endüstri meslek liseleri ile aday çırak, çırak ve işletmelerinde mesleki eğitim gören öğrencileri çalıştıran kuruluşlar, sigortalılığın gerçekleşmesi bakımından, işe giriş bildirgesini süresinde vermek zorundadırlar. Belirlenen primleri Sosyal Sigortalar Kurumu öder.

İş kazası sonrası, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun rücu davasını, eğitim kurumu açısından bildirgenin süresinde verilmemesi; iş yeri açısından da, kazada kusurlu olduğu sebebine dayandırması lazımdır.

Sigortalı Murat, T…….. Endüstri Meslek Lisesi'nde 18.9.1989 tarihli sözleşme uyarınca stajyer öğrenci olup, 13.11.1989 tarihinde, G….. Kolektif Şirketi işyerinde çalışırken, elektrikli matkap tezgahında parmağını kestirerek iş kazasına uğramıştır.

Kurum, bu sigorta olayı nedeniyle bağladığı gelirlerin, peşin sermaye değeri ile, geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi giderlerinin tahsilini, işe giriş bildirgesini süresinde vermeyen davalılardan, 506 sayılı Kanun m. 9-10 uyarınca, müştereken ve müteselsilen istemiş, mahkeme okul idaresi hakkındaki davayı reddetmiş, isteğin bir kesiminin sigorta olayının meydana gelmesinden % 60 kusurlu görülen G….. Kollektif Şirketi'nden tahsiline karar vermiş, karar, sadece davacı Kurum tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içerisindeki sözleşmeye göre Murat, 18.9.1989 tarihli sözleşme uyarınca, T……. Endüstri Meslek Lisesi'nde, aynı tarihte mesleki eğitime başlamıştır. Sözleşmenin 18. maddesine göre, bu gibi stajyer öğrencilerin iş kazası meslek hastalıkları ve hastalık sigortası hükümleri uyarınca sigorta ettirilmeleri gerekmektedir. Bu işlemin, okul müdürlüklerince yapılacağı ve miktarı saptanacak primlerin, Sosyal Sigortalar Kurumu'nca ödeneceği, ödeme belgesinin saklanacağı sözleşmenin 19 ve 20. maddelerinde yazılıdır.

Nitekim, 15.11.1989 tarihli işe giriş bildirgesini T…… Endüstri Meslek Lisesi Müdürlüğü vermiştir. Böylece anılan davalının, 506 sayılı Kanun m. 9 10 çevresinde yasal süre içerisinde işe giriş bildirgesi vermediği ve sorumluluk koşullarının oluştuğu tartışmasızdır. Kaldı ki; Aday Çırak, Çırak ve İşletmelerde Eğitim Gören Öğrencilerin Sigorta İşlemleri Hakkındaki Yönetmeliğin 6. maddesinde; çırakların sigortalılığını gerçekleştirme ve işe giriş bildirgesi verme yükümünü okullara yüklemiştir.

Öte yandan, 5.6.1986 tarih ve 3308 sayılı Kanunun 25/4. maddesine göre, "Aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere sözleşmenin akdedilmesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun iş kazaları ve meslek hastalıkları ile hastalık sigortaları hükümleri uygulanır". Sözleşme 18.9.1989 tarihli olmakla, davacının iş kazası bakımından durumunun, 506 sayılı Kanun çevresinde düşünülmesi zorunludur.

Bundan başka, 3308 sayılı Kanun m. 25/2'deki; "aday çırak, çırak ve öğrencilerinin eğitimi sırasında, işyerinin kusuru halinde, meydana gelecek iş kazaları ve meslek hastalıklarından işveren sorumludur" denilmiştir. Bu fıkra, 506 sayılı Kanun m. 26/1'e koşut bir kural içermektedir.

Gerçekten, eğitim görülen işyerine ilişkin bir kusur, iş kazasına yol açmışsa, bundan, işyerinin işvereninin sorumlu tutulması doğaldır. Ancak, bilindiği gibi, 9 ve 10. maddelerden doğan sorumluluk, kusura dayalı bir sorumluluk olmayıp, sigortalıların, işe giriş bildirgelerini vermekle yükümlü olanların, bu yükümlülüklerine aykırı davranmalarının yaptırımı olan bir sorumluluktur. Burada, yükümlülerin ayrıca sigorta olayının meydana gelmesinde kusurlu olup olmamaları sadece sorumluluğun kapsamına yönelik bir durum yaratır. Diğer bir deyişle, 9. maddeye aykırı davranmakla beraber, sigorta olayının meydana gelmesinde, yükümlünün kusuru yoksa, ya da sigortalının veya olaya karışan diğer kişilerin karşılıklı kusuru ya da olayın kaçınılmaz niteliği mevcutsa, rücu tazminatının indirilmesi söz konusu olacaktır. Davada, sadece 9 – 10. maddelere dayanılarak tazminat istenilmiştir. 506 sayılı Kanun m. 26 ve 3308 sayılı Kanun m. 25/2'ye dayanan bir dava yoktur. Buna rağmen, davalılardan G…… Kollektif Şirketi mahkum edilmiştir. Fakat bu davalının temyizi yoktur. Öteki davalı okul idaresi hakkındaki dava reddedildiğinden, bu davalı da temyiz etmemiştir. Ne var ki, yukarıda açıklandığı üzere davalı okul idaresinin, 3308 sayılı Kanunun ve buna ilişkin, yönetmelik sözleşme ve 506 sayılı Kanun m. 9'a aykırı davrandığı ve yasal sürede işe giriş bildirgesi vermediği ortadadır. Bu davalıyı temsilen Hazine vekili de davayı takip etmiştir.

İşbu fiili ve hukuki gerçekler göz önünde tutularak, davalı okul idaresi Hazine hakkındaki davanın kabulüne ve BK. m. 43-44 ve müteselsil tahsil talebi dikkate alınarak tazminatın belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi, isabetsizdir.”

Benzer yazılar :

Fahiş Miktarda Düzenlenen İştirak Nafakası İstinaf/Temyiz Edilebilir

Türk Medeni Kanunu’muzun 182/2. maddesine göre; "Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim...

Anayasa mahkemesinin iptal kararının trafik kazası tazminat davalarına etkisi nasıl olur?

Anayasa Mahkemesinin 09.10.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 sayılı kararıyla Karayolları Trafik Kanunu’nun Zorunlu Trafik Sigortasına ilişkin...

Terör Eylemlerinden Zarar Gören Vatandaşların Tazminat Hakları

Devletin terörle mücadele faaliyetinden dolayı zarar görenler veya terör eylemlerinden dolayı zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin ...

Kira bedelinin belirlenmesine ilişkin yaşanan sorunlar

Konut ve çatılı işyeri kiralarında belirli süreli olarak akdedilen kira sözleşmesinin süresinin sona ermesine rağmen TBK 347/1 uyarınca kiracı tarafından...