İş Kazasında İşçinin Yüzde 0 Maluliyeti Manevi Tazminata Engel Değil

İş kazaları kimi zaman işçinin ölümüyle kimi zaman geçici ya da kalıcı iş göremezliğiyle sonuçlanırken kimi zaman da %0 maluliyetle sonuçlanabiliyor. Şayet ölüm ya da maluliyet söz konusuysa işçi ve/veya yakınları maddi ve manevi tazminat talep edebiliyorken %0 maluliyet halinde işçinin sadece manevi tazminat talep hakkı bulunmaktadır. Tazminatın saptanmasında, zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, PMF yaşam tablosuna göre bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekmektedir. Tazminat miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. İşçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.

Yargıtay iş kazası sebebiyle işçinin yaralandığı, bu yaralanması sebebiyle işçide herhangi bir iş gücü kaybının doğmadığı, bir başka anlatımla iş göremezlik oranının "0" olduğu ve dolayısıyla maddi kaybının olmadığı uyuşmazlıklarda işçinin manevi yönden de zarara uğramadığı yönde verilen kararı bozmuş ve bu hallerde de kusur raporu alınarak bu rapordaki oranlar doğrultusunda manevi tazminat hesaplanması gerektiğini kabul etmiştir. Manevi tazminata karar verilebilmesinin koşulu kişinin bedensel bütünlüğünün bozulması olup bedensel bütünlüğün bozulması kavramı ise her zaman zarar görenin maluliyetinin oluşması (sürekli iş gücü kaybının oluşması) kavramı ile aynı manaya gelmemektedir. Kişinin vücut bütünlüğüne tesir eden her zararlandırıcı hadise onun bedensel bütünlüğün bozulmasına neden olmakla birlikte maluliyetine (sürekli iş gücü kaybının oluşmasına) neden olmayabilir. İşçinin iş kazası sonrası alınan maluliyet raporunda maluliyetin %0 olarak belirlenmesi, işçinin iş kazası neticesinde yaralandığı ve Türk Borçlar Kanunu gereğince vücut bütünlüğünün zarara uğramış olduğu gerçeğini bertaraf etmeyecektir. Dolayısıyla işçi %0 malul de olsa alınan kusur raporları doğrultusunda manevi yönden zarara uğradığı kanıtlanması halinde manevi tazminata hak kazanacaktır. Bunun için tarafların kusur derecelerine ve sosyal ekonomik durumlarına göre işçi lehine uygun bir miktarda manevi tazminata karar verileceği Yargıtay tarafından kabul görmektedir. Fakat önemle belirtmek gerekir ki bu halde maddi tazminat talep edilemeyecek, şayet edilmişse de reddolunacaktır.

Konuya ilişkin güncel Yargıtay kararı makale sonunda yer almaktadır.

 



T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/8940

K. 2016/3087

T. 29.2.2016

DAVA : Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

KARAR : 1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere ve temyizin kapsamına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,

2-)Dava, 16.06.2006 tarihindeki iş kazasında yaralanan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.

Mahkemece, davacının birleşen ve asıl davadaki maddi ve manevi tazminat istemlerinin kanıtlanamaması nedeni ile reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamından 16.06.2006 tarihindeki zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası olduğu, anılan kaza sebebiyle sigortalının sağ dizinden yaralandığı, bu yaralanması sebebiyle kazalıda herhangi bir iş gücü kaybının doğmadığı, iş kazasının oluşumuna dair kusur raporu alınmadığı, Mahkemece “davacının iş göremezlik oranının "0" olması sebebiyle maddi kaybının olmadığı ayrıca manevi yönden de zarara uğradığı kanıtlanamadığından” ötürü açılan davaların reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Türk Borçlar Kanununun 56. maddesinde “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu madde kapsamından da anlaşılacağı üzere manevi tazminata karar verilebilmesinin koşulu kişinin bedensel bütünlüğünün bozulması olup bedensel bütünlüğün bozulması kavramı ise her zaman zarar görenin maluliyetinin oluşması(sürekli iş gücü kaybının oluşması) kavramı ile aynı manayı ifade etmez. Kişinin vücut bütünlüğüne tesir eden her zararlandırıcı hadise onun bedensel bütünlüğün bozulmasına neden olmakla birlikte maluliyetine(sürekli iş gücü kaybının oluşmasına) neden olmayabilir. İş kazası sonrasında Kurum tarafından oransal olarak belirtilen tespiti yapılan husus iş kazasında yaralanan sigortalının sürekli iş gücü kaybının doğup doğmadığı noktasında olup Kurumun sigortalı maluliyetini %0 olarak belirlemesi durumunda Kurumca ortaya konulan husus yalnızca bahse konu yaralanmanın kazalı sigortalıda sürekli iş gücü kaybına neden olmadığı hususudur.

Bu açıklamalar sonrasında maluliyet oranı % “0” olsa dahi, davacının iş kazası neticesinde yaralandığı ve vücut bütünlüğünün zarara uğramış olduğu anlaşılmakla B.K.'nun 56.maddesinde belirtilen bedensel bütünlüğünün zedelenmesi koşulunun somut olayda gerçekleştiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, sigortalının manevi yönden zarara uğradığı kanıtlanamadığı gerekçesi ile eldeki manevi tazminat davasının reddolunmasının hatalı olduğu açıktır.

Yapılacak iş, davacının yaralanmasının niteliğine, olay tarihine, tarafların kusur derecelerine ve sosyal ekonomik durumlarına göre davacı lehine uygun bir miktarda manevi tazminata karar verilmesinden ibarettir.

Mahkemece yukarda belirtilen maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde davacıya iadesine, 29.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Benzer yazılar :

Birlikte Ölüm Halinde Eşler Arasındaki Mal Rejiminden Kaynaklı Katılma Alacağının Mirasçılara İntikali

BİRLİKTE ÖLÜM HALİNDE EŞLER ARASINDAKİ MAL REJİMİNDEN KAYNAKLI KATILMA ALACAĞININ MİRASÇILARA İNTİKALİ                                 Eşlerden hangisinin diğerinden önce veya sonra öldüğü tespit...

Eşin Bilgisi Dışında Alınan Telefon Yazışmaları ve Ses Kayıtları Boşanma Davasında Delil Olur mu?

Türk Medeni Kanununda boşanma hususu düzenlenmiştir. Evlilik birlikteliğinde ortak hayatı sürdürmek konusunda taraflar anlaşamıyorsa ve bu hususta kendilerinden beklenemeyecek derecede...

Boşanma Durumunda Çeyiz ve Ziynet Eşyalarının (Altın, Takı vs.) Durumu

Evlilik birliğinde fiili karine olarak ziynet eşyalarının kadına ait olduğu kabul edilmektedir. Kadına ait olan bu ziynet eşyaları her ne...

Kreşte kaybolan çocuk için tazminat ödenmelidir

Günümüz koşullarında yoğun iş temposunda çalışan anne, babaların imdadına çocuklarının güvenli bir şekilde bakımı ve gözetimi için özel kreşler yetişiyor....