Ecrimisil haksız işgal tazminatıdır ve geriye dönük olarak hesaplanarak haksız yere bir malı kullanandan alınarak hak sahibine verilmesi için açılan bir davadır.
Hazine taşınmazının, idarenin izni dışında ya da bir malın sahibinin, rızası dışında gerçek veya tüzel kişilerce bu malı kullanmakla bir zarara uğrayıp uğramadığına veya işgalcinin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, taşınmazın işgalden önceki haliyle elde edilebilecek muhtemel gelir esas alınarak işgalci tarafından ödenen ve İdarece talep edilen, belediye tarafından tahsil edilen tazminattır.Tazminat avukatı sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
DAVA AÇMAK İÇİN ARANAN ŞARTLAR
1- Davalı, davacının rızası olmadan taşınmazı kullanmış (haksız işgal) olmalıdır.
2- Davalı, kötü niyetli olmalıdır.
Haksız ve kötü niyetle kullanan kişiye dava açmadan önce ihtarname ile durumu bildirmek gerekir. Ancak mirasçılar arasında açılan ecrimisil davalarında ihtarname çekme zorunluluğu yoktur.
ECRİMİSİL DAVASI NEREDE AÇILIYOR?
Ecrimisil davası taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılıyor.
ECRİMİSİL DAVASI ZAMANAŞIMI SÜRESİ NEDİR?
Ecrimisil talebinde zaman aşımı süresi 5 (beş) yıldır. Ecrimisil geriye dönük en fazla 5 yıllık ecrimisil talep edilebilir. Ecrimisil davalarında dava tarihine kadar gerçekleşmiş zarar talep edilebilir. Dava tarihinden sonra gerçekleşmesi muhtemel zarar talep edilemez.
Ecrimisil rakamının hesabında kullanılan malın kira değeri esas alınarak bilirkişilerce tespit yapılır.
İŞGAL ŞEKİLLERİ NELERDİR?
1-İzinsiz inşaat yapmak,
2-İzinsiz kullanmak,
3- Kiraya verilen taşınmaz mallarda kira süresi sona erdiği halde sözleşme yenilenmeden kullanıma devam etmek,
4- Tahsisli veya kamu hizmetinde kullanılmak üzere kiralanmış bir binanın bir kısmını işgal etmek.
ECRİMİSİL BEDELİ BELİRLENİRKEN TAŞINMAZIN DEĞERİNİ ETKİLEYEN UNSURLAR
1- İmar durumu,
2- Yüzölçümü,
3- Niteliği,
4- Verimi (Tarım arazilerinde),
5- Alt yapı hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı,
6- Konumu,
7- İşgalden önceki haliyle kullanılması halinde getirebileceği gelir,
8- Aynı yer ve mahalde bulunan emsal nitelikteki taşınmazlar için oluşmuş kira bedelleri veya ecrimisiller, varsa bunlara ilişkin kesinleşmiş yargı kararları, gerektiğinde ilgisine göre belediye, ticaret odası, sanayi odası, ziraat odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden soruşturularak edinilecek bilgiler ile taşınmazın değerini etkileyecek tüm unsurlar dikkate alınarak rayiç değer tespit edilir.
—————————
Ecrimisil davasının açılması ile, gayrimenkulü sizin onayınız – izniniz, rızanız olmadan kullanan kişiden geriye dönük olarak 5 yıllık bir bedel talep etme hakkınız bulunmaktadır. Ancak bunun için öncelikle, muhataba burayı kullanmasını kabul etmediğinizi, rıza göstermediğinizi ve rızanız olmadan kullandığı için ecrimisil bedeli talep ettiğinizi bir ihtarname yoluyla bildirmeniz gerekmektedir. Buna intifadan men şartı denilmektedir. Ne var ki, bu kuralın bir istisnası bulunmaktadır. Yargıtaya göre, ecrimisil istenen taşınmaz (bağ,bahçe gibi)doğal ürün veren ya da kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden ise ihtar şartı(intifadan men koşulu) aranmaz. Yani ecrimisil talep edilecek yer bağ bahçe gibi bir yer ise veya kiraya verilip kira getiren bir yer ise bu durumda ihtar koşulu aranmamaktadır.
Her ne kadar, intifada men şartının (muhatabın gayrimenkulü kullanmasına rıza göstermemeniz) yazılı olması gerekiyorsa da, böyle bir ihtarnamenin çekilmemiş olması halinde akrabalar arasında tanıkla da ispatlanabilmektedir.
——————————
Taşınmaz mallar üzerinde ecrimisil uygulamada özellikle haksız zilyetlerin yararlanması bakımından hukuk alanında önemli sorun teşkil etmektedir.
Ecrimisil, deyim olarak eski hukukumuzdan bugünlere kadar gelmiştir. Medeni Kanununda ve Borçlar Kanununda kurum olarak yer almamakla birlikte kimi yasalarımızda da kendisinden söz edilmiştir. Yargıtay içtihatlarında da; ecrimisil bazen haksız fiil, bazen kira akti olarak yorumlanmıştır.
Uygulamada, eski hukukun etkisi ile, Medeni Kanun bakımından kötüniyetli zilyetlerin ödeyeceği tazminat da ecrimisil olarak anılmıştır. Yargıtay’ın değişik kararlarında söz konusu olan ve 25.5.1938 tarihli ve 37/29-38/10 Sayılı bir içtihadı birleştirme kararında tazminattın niteliğini kira bedeline benzetmiştir. Yargıtay bu kararında ecrimisilin kira bedeli gibi BK.m.126 gereğince 5 yıllık zamanaşımına tabii olduğunu kabul etmiştir. Tazminat avukatı hizmeti alnmaki için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Yargıtay 8.3.1950 tarih ve 22/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile görüşten dönmüş, fuzuli işgalin kiraya benzetilemeyeceğini, bunun bir haksız fiil sayılması gerektiğini ve bu sebeple ancak bir zarar meydana gelirse tazmin ettirilebileceğini kabul etmiştir. 1950 tarihli karara göre bir kimsenin kiraya vermediği ve vermeyeceği bir taşınmazı diğer bir kimse işgal eder ve kullanırsa, ortada bir zarar olmadığından hareketle tazmini de gerekmeyecektir.
Zarar bulunmamasına rağmen, ecrimisil davalarına da MK. md.925’e dayanan diğer tazminat davalarında olduğu gibi, kıyasen haksız fiil tazminatına ait zamanaşımının (BK.60) uygulanması kanunun ruhuna ve kurumun bünyesine uygun düşer. Nitekim Yargıtay bakımından da bu durum benimsenmiştir( Yargıtay 4. HD. 3.4.1979, 9276/4512)
GİDERLERİ TALEP HAKKI
İyiniyetli olmayan zilyed hak sahibi için de yapılması zorunlu olan giderlerin karşılığını isteyebilir ancak yararlı ve lüks giderleri isteyemez. Buna karşılık yararlı ve lüks giderleri mala zarar vermeden ayırmak mümkün ise kötüniyetli zilyedin, aynen lüks giderler için iyiniyetli zilyedin sahip olduğu ayırma yetkisine sahip olması gerekmektedir. Ayrıca bir malda meydana gelen ekleri zararsızca ayırma imkanı varsa ve geri vermeyi talep eden bunlara ait giderleri ödemeyi talep etmiyorsa, kötüniyetli zilyedin sözü geçen ekleri ayırıp alabileceği doktrin tarafından savunulmaktadır.
Kanun malda hak sahibi için de yapılması zorunlu olan giderlerin tazminini kabul etmiştir. Fakat giderin hak sahibi için de zorunlu olup olmadığının objektif esaslara göre tayin edilmesi gerektiğini ve isteyebileceği giderleri talep hakkı BK.m.66’daki zamanaşımına tabii olacaktır. Giderleri talep hakkı malı geri verilmesinin istenmesi ile doğduğuna göre, zamanaşımı da bu tarihte işlemeye başlar.
DELİLLER ve DAVANIN İSPATI
Deliller ispat kurumunun araçlarıdır. Her davada olduğu üzere ecrimisil davalarında da, davalı davayı inkar ettiği takdir de, davacı davasını ispat etmek zorundadır. Yani ispat külfeti davacıya düşer.( MK. m. 6)
Davacı, taşınmazının davalı tarafından işgal edildiğini, kısmi işgal söz konusu ise, taşınmazın ne miktarının işgal edildiğini ve bunun işgal müddetini ispat etmek zorundadır.
YARGITAY KARARLARI
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2008/3-45
K. 2008/103
T. 6.2.2008
• ECRİMİSİL İSTEMİ ( Davalının Zamanaşımı Def’i Nazara Alınmak Suretiyle Zamanaşımına Uğrayan Tarihten Önceki Dönem İçin Davacının Talebinin Reddi Gereği )
• ZAMANAŞIMI DEF’İ ( Davalının Zamanaşımı Def’i Nazara Alınmak Suretiyle Zamanaşımına Uğrayan Tarihten Önceki Dönem İçin Davacının Talebinin Reddi Gereği )
• SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ ( Davalı Taraf Zamanaşımı Def’inde Bulunmuş ve Davacı da Savunmanın Genişletilmesine Karşı Koymamış İse Bu Durumda Zamanaşımı Yönünden Bir İnceleme Yapılmasına Engel Olmadığı )
4721/m.995
1086/m.202
ÖZET : Dava, ecrimisil istemine ilişkindir. Yasal cevap süresi içerisinde zamanaşımı savunmasında bulunulmamış olmakla beraber, yargılamanın devamı sırasında davalı taraf zamanaşımı def’inde bulunmuş ve davacı da savunmanın genişletilmesine karşı koymamış ise, bu durumda zamanaşımı yönünden bir inceleme yapılmasına engel yoktur. Davalının zamanaşımı def’i nazara alınmak suretiyle, zamanaşımına uğrayan tarihten önceki dönem için davacının ecrimisil talebinin reddine dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki “Ecrimisil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon Asliye 3.Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.12.2006 gün ve 2006/165 E.-2006/325 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 26.02.2007 gün ve 2007/2528-2471 sayılı ilamıyla;
( … Davacı vekili dilekçesi ile; tapuda kayıtlı taşınmazın davalı tarafından kiraya verilerek kullandırıldığı ileri sürülerek 30.8.1994-30.7.2004 tarihleri için toplam 5.371.20 YTL ecrimisilin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; bilirkişi raporunda 5 yıl süre için hesaplanan 2896 YTL ecrimisilin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine ve bozmaya uygun olarak görevli mahkemece karar verilmiş bulunmasına göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
Davalı, dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 10 günlük cevap süresi içinde zamanaşımı definde bulunmamıştır. Bilirkişi raporunda; davalının, dava açılmadan önceki dönemde, ecrimisil ihbarnamesinin tebliği üzerine vekili vasıtası ile verdiği dilekçede; “geriye dönük olarak ancak 5 yıllık ecrimisil talebinde bulunulabileceği” hususundaki itirazını dikkate alarak 5 yıllık ecrimisil bedeli hesaplamış ise de; zamanaşımı, defi niteliğinde olup, ileri sürülmedikçe kendiliğinden dikkate alınamaz.
Her ne kadar, davalının zamanaşımına ilişkin dava açılmadan önceki evrede yaptığı savunmanın hakimin resmen bilgisine ulaştığı bir durumda zamanaşımı definin dikkate alınabileceği düşünülebilirse de ( Andreas von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, c. 1-2, çev. Cevat Edege, Ank. 1983, sh.30, dip not 38 )Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ( HUMK. )202. maddesi bu şekildeki düşünceye engeldir. Zira, cevap süresi içinde esasa cevap vermeyen davalı bununla ancak davayı inkar etmiş sayılır.
O halde, mahkemece; davada usulüne uygun olarak zamanaşımı definde bulunulmadığı halde zamanaşımı kabul edilerek karar verilmiş bulunması doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı vekili; mülkiyeti müvekkiline ait bulunan 1251 ada 137 parsel sayılı taşınmazın davalı idarece üçüncü şahsa kiraya verilerek kullandırıldığını ileri sürerek, 30.08.1994-30.07.2004 tarihleri arasındaki dönem için, 5.371.20.-YTL ecrimisilin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; dava tarihinden geriye dönük olarak ancak beş yıllık ecrimisil talep edilebileceğini, ancak davacı tarafça 30.08.1994-30.07.2004 tarihleri arasında on yıllık süre için ecrimisil talep edildiğini, bu itibarla davanın zamanaşımı ve esasa ilişkin nedenlerle reddi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, davalının zamanaşımına ilişkin savunmasını göz önünde bulundurmak suretiyle ve “dava tarihinden geriye dönük ilk beş yıllık ecrimisile hükmedilmesi gerektiği” gerekçesiyle “davanın kısmen kabulüne, 2.896,33 YTL ecrimisilin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline” dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme “zamanaşımına ilişkin savunmanın cevap süresi geçirildikten sonra yapılmasına karşın, davacı tarafça bu savunmaya karşı konulmadığı ve savunmanın genişletildiği yönünde bir beyanı bulunulmadığı anlaşıldığından, zamanaşımı def’i dikkate alınarak dava tarihinden geriye doğru beş yıldan sonraki istemin reddi gerektiği” gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Davalı vekili davaya karşı cevap süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunmamıştır. Dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiyenin 17.05.2005 tarihinde davalıya tebliğinden itibaren 10 günlük cevap süresi geçirildikten sonra ve 06.06.2005 havale tarihli dilekçe ile zamanaşımı def’inde bulunulmuştur. Ne var ki, davacı vekilinin bu savunmaya karşı verdiği 22.06.2005 havale tarihli dilekçesinde, zamanaşımı def’inin süresinde yapılmadığı, süresi geçtikten sonra zamanaşımı def’inde bulunulmasının mümkün olmadığı ve genişletilen savunmaya karşı çıktıklarına dair açık bir beyanı yer almamaktadır.
25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup; bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Diğer taraftan, Borçlar Kanununun 140. maddesine göre, zamanaşımı ileri sürülmediği takdirde hakim, zamanaşımını kendiliğinden nazara alamaz.
Kural olarak, zamanaşımı ilk itirazlardan olmadığından duruşmanın her aşamasında ileri sürülebilir. Ancak, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 202. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Müddealeyh cevap layihasını hasmına tebliğ ettirdikten sonra onun muvafakatı olmaksızın müdafaa sebeplerini tevsi veya tebdil edemez” hükmüne göre, davacı muvafakat etmediği takdirde davalı savunmasını genişletemez ve değiştiremez.
Görüldüğü üzere; yasal cevap süresi içerisinde zamanaşımı savunmasında bulunulmamış olmakla beraber, yargılamanın devamı sırasında davalı taraf zamanaşımı def’inde bulunmuş ve davacı da savunmanın genişletilmesine karşı koymamış ise, bu durumda zamanaşımı yönünden bir inceleme yapılmasına engel yoktur.
Somut olayda; davalı vekili cevap süresinden sonra verdiği 06.06.2005 tarihli dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuş; davacı vekilinin, savunmanın genişletilmesine karşı koymadığı duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmış; Yerel Mahkeme isabetli görüş ve değerlendirme ile zamanaşımı def’ini inceleyerek, dava ve işgalin sona erdirildiği tarihleri de nazara almak suretiyle dava tarihinden geriye yönelik ilk beş yıllık dönem için istemin kabulüne, ikinci beş yıllık dönem için istemin reddine karar vermiştir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, davalının zamanaşımı def’i nazara alınmak suretiyle, zamanaşımına uğrayan 30.07.2000 tarihinden önceki dönem için davacının ecrimisil talebinin reddine dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 4792 sayılı S.S.Kurumu Kanunun 2868 sayılı Yasa ile değişik 24/c maddesi uyarınca kurumdan harç alınmasına mahal olmadığına, 06.02.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
|
———————————————————— T.C. Davalı, davacı oğlunun bilgisi ve rızası ile dava konusu evde oturduğunu, ihtardan öncesi için ecrimisil istenemeyeceğini, evi satın alırken davacıya maddi katkıda bulunduğunu ve eve masraf yaptığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, elatmanın sabit olduğu gerekçesi ile elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, ecrimisil davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, çekişmeye konu çaplı taşınmazın kayden davacıya ait bulunduğu davalının bu yerde davacının muvafakatı ile oturduğu, davacının davalıya gönderdiği 23.7.2002 tebliğ tarihli ihtarname ile muvafakatını geri aldığı, davalının bu tarihten itibaren taşınmazda haksız işgalci durumuna düştüğü anlaşılmaktadır. Öyleyse elatmanın önlenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Ne var ki, davalının haksız işgalci durumuna düştüğü tarihten öncesine ilişkin olarak davacının ecrimisil isteyemeyeceği kuşkusuzdur. Zira o dönemde davalının taşınmazı haksız, tasarrufunda bulundurduğu söylenemez. Davacının 23.7.2002 tarihinden sonrası için de ecrimisil talebi yoktur. SONUÇ : Hal böyle olunca, ecrimisile yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.1.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. —————————————– Yargıtay’ın 1.HD’si 2004-1772 e sayılı kararında “Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. —————————————— Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 4.12.1998 gün, E:1996/4, K: 1998/3 Sayılı kararında ‘ kazandırıcı zamanaşımı yolu ile tapusuz taşınmazların edinilmesine ilişkin Türk Medeni Kanunu’nun 639/1. maddesine göre verilen tescil kararları İNŞAİİHDASİ (YAPICI KURUCU YENİLİK DOĞURUCU) nitelikli kararlardır. Mülkiyet hakkı bu hakkın kesinleştiği anda kazanılır’. ——————————————– Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2005/ 7582 ve K: 2005/ 9111 Sayılı kararında ‘ İİK.’nun 134. maddesine göre, icra dairesi tarafından taşınmaz kendisine ihale edilen alıcı, ihale anında o gayrimenkulün mülkiyetini iktisap eder. İhale ile mülkiyeti kazanan alıcı, kural olarak taşınmazın nefi ve hasarını da üstlenmiş olur. Bu durumda alıcı malik sıfatı ile taşınmazı işgal eden şahsın tahliyesini isteyebileceği gibi, fuzuli işgal sebebiyle aleyhine ecrimisil istemiyle dava da açabilir. Açılacak bu davada ecrimisil, borçluya gönderilecek ihtarın tebliğinden 15 gün sonra isteneblir. İhalenin feshinin istenmiş olması halinde ise, bu konuda ki dava sonuçlanıp kesinleşinceye kadar, ihale yoluyla satılan taşınmaz icra dairesi tarafından muhafaza ve idare edilir. ——————————————- Yargıtay Genel Kurulu E: 2006/3-76 ve K: 2006/109 Sayılı kararında ‘İcra iflas kanununun 135.maddesi ile gayrimenkul borçlu tarafından ve hacizden evvelki bir tarihte yapıldığı resmi bir belge ile belgelenmiş bir akde dayanmayarak başkaları tarafından işgal edilmekte ise, 15 gün içinde tahliyesi için borçluya veya işgal edene bir tahliye emri tebliğ edilir. Bu müddet içinde tahliye edilmese zorla çıkartılıp gayrimenkul alıcıya teslim olunur’ hükmü getirilmiştir. O halde davalıya bu madde gereğince gönderilen tahliye emri 21.05.1999 gün tebliğ edildiğine göre, davacının davalıyı zorla çıkartmaya hak kazandığı tarih olan 7.06.1999 tarihinden itibaren davalının işgalinin haksız olduğunun kabulü ile bu tarihten sonrası için hesaplanan ecrimisile hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, kiracılığın tespitine yönelik şikayet ve mahkemece red kararı ile davalının ecrimisil ödemeyi kabul ettiği yönünde davacı bankaya sunduğu 27.07.2000 tarihli belge esas alınarak ecrimisile hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir. İLGİLİ KANUN MADDELERİ 4721 S.lı Türk Medeni Kanunu MADDE 995
4721 S.lı Türk Medeni Kanunu MADDE 364
|
|
|
193 S.lı Gelir Vergisi Kanunu MADDE 73
|
KAYNAKÇA; http://www.sezerturak.com/blog1/ecrimisil-haksiz-isgal-tazminati (Erişim Tarihi: 10.06.2016)