Bir olayda Devletin hizmet kusurunun varlığından söz edebilmek için, yürütülen kamu hizmetinde, kuruluş işleyiş ya da personel açısından gereken emir ve talimatların verilmemesi, denetimin yetersiz olması, hizmete tahsis edilen araç ve gereçlerin hizmet gereklerine uygun ve yeterli olmaması gereken önlemlerin alınmaması veya geç yada yetersiz alınması gibi nedenlerle bir sakatlık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik meydana gelmiş ve oluştuğu ileri sürülen zararın da bundan kaynaklanmış olması gerekir. (Danıştay 10.D. 1982/2725E. 1983/2125K.)
Yani hizmeti kötü işlemesi, hiç işlememesi, hizmetin geç veya yavaş işlemesi hizmet kusurudur.
Kamu hizmetleri çok geniş bir alanı kapsar ve her hizmetin kendine özgü şartları bulunmaktadır. Bu sebeple bir hizmetin kötü işleyip işlemediği, o hizmetin niteliğine olayın özelliğine ve mevzuatına göre belirlenir.
Örnek 1: Üniversite sınavına, belgelerin Lise Müdürlüğünce gönderilmemesi nedeniyle katılamayan kişinin zararının, hizmet kusuru esaslarına göre tazmini gerekir.
Örnek 2: Trafik kazasına karışan kişi adına kayıtlı bulunan araç üzerinde İhtiyati Tedbir olmasına rağmen başka kişi adına tescil yapılmış ve açılan tazminat davası sonunda alacağın tahsili imkansız hale gelmişse trafik kayıt ve tescil işlemi gereği gibi yürütülememiştir ve ortada hizmet kusuru vardır. Tazminat avukatı sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Danıştay 10.Dairesi 11.11.1999 tarihli bir kararında; Hastahane asansörünün kayması nedeniyle yaralanma durumunda “davalı idarece, asansörün periyodik bakımının yapıldığı, sedyeli hasta asansörü olduğu, en çok altı kişinin binebileceğinin asansörde yazılı olmasına rağmen 15-20 kişinin bindiği ve bu nedenle zarar meydana geldiğini ileri sürmüş olsa da, asansörde görevli bulundurmak suretiyle normalden fazla kişinin binmesine engel olunabileceği halde, bunun yapılmamasını hizmet kusuru kabul etmiştir.
Hizmetin hiç işlememiş sayılması için söz konusu alanda Devletin etkinlikte bulunması mevzuat gereğince zorunlu olmalıdır.
Örneğin, yol çalışmaları yaparken bölgeye kum döken idarenin, kaza yaşanmaması için buralara ışıklandırma veya işaret levhası koyma tedbiri almaması hizmetin hiç işlememesi mahiyetindedir.
Danıştay, Anayasasındaki mali kaynakların yeterliliği ile ilgili hükmün idarenin sorumluluğunu sınırlandırdığına ilişkin görüşünü değiştirmiştir. (Danıştay 10. D. 12.11.1996 tarih ve 6939/7395 sayılı kararında, bölgenin heyelan bölgesi olması nedeniyle yol yapımının maliyeti sebebiyle gerçekleştirilmemiş olmasının İdarenin sorumluluğunu kaldırmayacağına karar vermiştir.
Hizmetin geç işlemesi veya yavaş işlemesi de hizmet kusurudur. Mevzuat hükümleri İdare için söz konusu faaliyetin yerine getirilmesi için süre öngörmemişse, objektif kıstaslar dikkate alınır ve İdarenin normal ve makul bir sürede faaliyeti yerine getirmesi gerekir.
Apandistli bir hastaya cerrahi müdahalenin geç yapılması, kalp krizi geçiren bir hastaya zamanında müdahale edilmemesi hizmet kusurudur.
İdari görev yapan kişinin kişisel kusuru ile başkasının zararına yol açtığını söyleyebilmek için bu kişinin eyleminin zararlı olduğunu bile bile yapması kasten veya kin veya garez kıskançlık, intikam, kişisel çıkar düşmanlık dayanarak meydana getirdiğini ispatlamak gerekir. Bu durum ispatlanırsa davanın adli yargıda ilgili şahısa açılması gerekir. Aksi durumda (ispatlayamama halinde) davanın hizmet kusuru sebebiyle İdareye karşı açılması gerekir.
Örneğin, vezneye yatırılan ve davacıya ödenmesi gereken paranın, veznedar tarafından zimmete geçirilmesi durumunda hem hizmet kusuru hem kişisel kusurun varlığı kabul edilmelidir.
Anayasanın 129 ve 657 sayılı kanunun 13.maddesine göre, İdarenin kamu görevlerinin yetkilerini kullanırken kusurları sebebiyle ödedikleri tazminatı yasal yollarla kamu görevlisinden tahsil edebileceği düzenlenmiştir.
Memurlara karşı rücu davası açılması halinde, bunun yasal dayanağı Anayasa mad.40 ve 129 ve DMK mad. 13, ve yöentmelik 11. Maddesidir.
Yargı kararlarının uygulanmaması sebebiyle İdarenin tazminat ödemesi halinde ise davanın dayanağı ayrıca Anayasa md. 138/son(IYUK md. 28. dir)
Buna göre, İdari yargıca verilen yürütmenin durdurulması veya iptal kararlarının yalnızca uygulanmaması, kamu görevlisinin tazminatla sorumluluğu için yeterlidir. Yargı kararlarının uygulanmaması sebebiyle, idareye tam yargı davası açılmış ve idare tazminata mahkum edilmişse kural olarak kararı uygulamayan memura rücu davası açmak zorundadır. (YİBGK 24.09.1970)
İlgili, kararın yerine getirilmesini 10 yıllık zaman aşımı süresi içinde isteyebilir. Ancak ilgili, karar yerine getirilmediği için dava açmak üzere zararın giderilmesi için başvuruda bulunmuşsa 60 gün içinde dava açması gerekir.
KAYNAKÇA: Prof.Dr. Ender Ethem ATAY
Hasan ODABAŞI
(İdarenin sorumluluğu ve tazminat davaları)